Osman Aydoğan


Anneler Günü

Anneler Günü


Anneler Günü

Kırılmışlar

Halil Cibran’ın ‘’Kırık Kanatlar’’ (Kaknüs yayınları, 2017) isimli eserinde annesiyle yaptığı bir söyleşi şöyle geçerdi…

''Yirmi yaşımdayken annem bana şöyle demişti: 

- 'Manastıra girseydim, hem kendim, hem başkaları için en iyisini yapmış olacaktım.' 
- 'Eğer manastıra girmiş olsaydın ben dünyaya gelmezdim' dedim. 
- 'Dünyaya gelmen daha önce kararlaştırılmıştı oğlum' dedi. 
- 'Evet, ama dünyaya gelmeden çok önce seni annem olarak seçmiştim ben' diye karşılık verdim. 
- 'Dünyaya gelmeseydin cennette bir melek olarak kalacaktın' dedi. 
- 'Ama ben hâlâ bir meleğim' diye cevapladım. 
Gülümsedi ve dedi ki;
-'Kanatların nerede peki?'
Elini tutup omzuma koydum ve;
-'Burada' dedim. 
-'Kırılmışlar' dedi. 

Bu konuşmadan dokuz ay sonra, annem dönülmez ufukta yitip gitti. Ama 'kırılmışlar' sözü içimde yankılanmaya devam etti...''

Halil Cibran da mektuplarında insanın söyleyebileceği en güzel kelimenin ‘’anne’’ kelimesi, en güzel sözün de ‘’anneciğim’’ sözü olduğunu ifade ederdi… Anne dönülmez ufukta kaybolup gidince kimin kolu kanadı kırılmaz ki?

Engin ufuklar

Yahya Kemal Beyatlı ''Ufuklar'' isimli şiirinde anneyi ebediyete, sonsuzluğa uğurlayışını şöyle anlatırdı

''Ruh ufuksuz yaşamaz. 
Dağlar ufkunda mehabet, 
Ova ufkunda huzur, 
Deniz ufkunda teselli duyulur. 
Yalnız onlarda bulur ruh ezeli lezzetini. 
Bu ufuklar avutur ruhu saatlerce, fakat 
Bir zaman sonra derinden duyulur yalnızlık. 
Ruh arar kendine bir ruh ufku. 
Manevi ufku pek engin ulu peygamberler 
- Bahsin üstündedir onlar-lakin 
Hayli meud idiler dünyada; 
Yaşıyorlardı havarileri, ashabiyle; 
Ne ufuklar! Ne güzel ruh imiş onlar! Yarab!

Annemin naşını gördümdü; 
Bakıyorken bana sabit ve donuk gözlerle, 
Acıdan çıldıracaktım. 
Aradan elli dokuz yıl geçti. 
Ah o sabit bakış elan yaradır kalbimde, 
O yaşarken o semavi, o gülümser gözler 
Ne kadar engin ufuklardı bana; 
Teneşir tahtası üstünde o gün, 
Bakmaz olmuşlardı artık bu bizim dünyaya.

Yaşıyan her fani 
Yaşıyan ruh özler, 
Her sıkıldıkça arar, 
Dar hayatında ya dost ufku, ya canan ufku.''

Aradan değil elli dokuz, yüz elli dokuz yıl da geçse hala acıdan çıldırırsınız... O sâbit bakış elʹan yaradır kalbinizde. O yaşarken o semâvî, o gülümser gözler ne kadar engin ufuklardı size değil mi?

Unuttum, nasıldı annemin yüzü

Ataol Behramoğlu da anneyi ebediyete, sonsuzluğa uğurladıktan sonraki zamanı anlatırdı ''Unuttum, nasıldı annemin yüzü'' isimli şiirinde:

''Unuttum, nasıldı annemin yüzü
Unuttum, sesi nasıldı annemin.
Gece bir örtü olsun anılardan
Kara yüreğime örtüneyim

Unuttum, nasıldı annemin gülüşü
Unuttum nasıldı ağlarken annem.
Yaşam sallasın kollarında beni
Küçücük oğluyum onun ben.

Unuttum, elleri nasıldı annemin
Unuttum gözleri nasıldı bakarken.''

Ve o unutulan annenin makberinden kuru ot kokusu getirsin istenir rüzgârdan yağmurlar usulcacık yağarken.

Seni düşünürüm

Ve Nazım Hikmet ''Seni düşünürüm'' şiirinde annenin işte o yeri doldurulmaz boşluğunu anlatırdı:

''Seni düşünürüm
anamın kokusu gelir burnuma
dünya güzeli anamın.
Binmişim atlıkarıncasına içimdeki bayramın
fır dönersin eteklerinle saçların uçuşur
bir yitirip bir bulurum al al olmuş yüzünü.''

İçinizdeki bayramın atlıkarıncasına bindiğinizde; etrafınızda etekleriyle saçları uçuşarak fır fır dönen, al al olmuş yüzünü bir yitirip bir bulduğunuz annenizin kokusu gelir burnunuza...

Bugün anneler günü...

Bu vesile ile Hakk'ın rahmetine kavuşmuş olan, başta bize özgürlüğümüzü, gururumuzu ve onurumuz kazandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım olmak üzere tüm şehitlerimizin annelerini, Hakk’ın rahmetine kavuşmuş tüm anneleri ve sevgili annemi rahmetle anıyorum. Yine başta sevgili eşim başta olmak üzere anne arkadaşlarımın, anne adayı arkadaşlarımın ve tüm annelerimizin anneler gününü en içten dileklerimle kutluyor, sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum...