ALİ ÖZARSLAN


ÇADIR TİYATROSU


Tanzim satış adı altında bazı şehirlerde çadırlarda, bazı sebzelerin devlet eliyle ucuza satılmaya başlanması ile fiyatların aslında çok yüksek olduğu, aracıların çok kazandığı, ucuza da satılabileceği gibi tartışmalar hala devam ediyor.

Öncelikle bunun bir tanzim satış olmadığını belirtelim. Tanzim satışla hiçbir ilgisi yok.

Peki fiyatlar gerçekten düştü mü? Ucuza da satılabiliyor mu? Çadırlarda uygulanan satış fiyatı gerçekçi mi?

Buna çok yönlü bakmak gerekir. Öncelikle üretim de bir artış söz konusu mu? Hayır.

Gübre, mazot, ilaç, elektrik  fiyatlarında bir düşme söz konusu mu? Hayır.

Arz ve talepte bir oynama var mı?  hayır.

Döviz de bir düşme var mı? hayır.

Ulaşım maliyetlerinde düşme var mı? Hayır.

O zaman bu fiyatlar gerçekçi değildir. Düşen bir ürün fiyatı yoktur. Sadece ucuza satılmaktadır. Bilgiler doğru ise, tarladan alış fiyatına direk tüketiciye satılmaktadır. En azından satış yapan elemanların maaşı, ve ulaşım maliyeti nasıl karşılanıyor? Vergilerimizden mi? O zaman fiyat düşmüş olmuyor.

Çadır satışı, bazı marketler de eğer fiyat düşüşüne neden olduysa bu durum bir kandırmacadır. Marketler zaten, zaman zaman indirim kampanyaları  yaparlar ve ucuz ürünlerin yanında pahalı ürünlerini de satarak denge kurarlar.  Bu aslında indirim değildir. Bir algı yapılarak, satışı artırma tekniğidir.

Sıkıntı taşıma su ile seçime kadar bertaraf edilmeye çalışıyor. Seçimlerden sonra fiyatlardaki artışın acısını çok daha şiddetli olarak vatandaş yaşamak zorunda kalacak.

Serbest piyasa adı altında, 24 Ocak 1980 ?de hazırlanan ve 12 Eylül 1980 darbesinden sonra uygulanan sistem aslında serbest piyasa değildi. AB ve ABD´nin çıkarları gereği, kamucu yatırım ile, devlet eliyle kurulmuş, ciddi büyük ve ekonominin lokomotifi olan, üreten fabrikaların yok edilmesiydi. Böylece üretimi durduran ve üretim olmadığı için de bilimin, Ar-Ge´nin de yok edildiği, hizmet sektörünün hakim olduğu, bir ülkeye dönüştük. Doğal olarak ekonominin temeli ve lokomotifi olan işletmeler, bir bir özelleştirme adı altında yok edildiler. Ülkemiz ekonomik bağımsızlığını yitirirken borç ekonomisi ülkemize hakim oldu. Bu durum ekonomik krizleri de beraberinde getirse bile, asıl önemlisi geri dönüşü olmayan , geçici olmayan, uzun sürecek bir ekonomik batışında başlangıcı olmuştur.

Sadece sanayi değil, tarımda da ne yazık ki, samana kadar her şeyi ithal ettiğimiz süreçte,  yapılması gereken tek şey, yeniden, kamucu üretime geçerek, serbest piyasa aldatmacından kurtulmaktır.  Seçim için yapılan çadır tiyatroları bir çözüm olmadığı gibi sadece komediden ibarettir. Yaşanan sürecin bize anlattığı ve öğrettiği şey Karma ekonomik sisteme, planlı ekonomiye dönmek zorunda olduğumuzdur.