Osman Aydoğan


‘’Doğrudan doğruya barışa götürmeyen her taarruz bir savunmayla sona erer.’’

‘’Doğrudan doğruya barışa götürmeyen her taarruz bir savunmayla sona erer.’’


Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının askerî teorik yönü

Donbass Bölgesindeki olayların ardından Donetsk ve Lugansk Halk cumhuriyetleri Rusya’dan da destek alarak 12 Mayıs 2014 tarihinde Ukrayna’dan tek taraflı olarak bağımsızlıklarını ilan ediyor. Ancak bu cumhuriyetler hem Ukrayna hem de Batı tarafından tanınmıyor.

21 Şubat 2022 tarihinde de Rusya, Donetsk Halk Cumhuriyeti ile Luhansk Halk Cumhuriyetini tanıma kararı alıyor. Ve hemen ardından Rusya, 24 Şubat 2022 tarihinde bütün Ukrayna’ya saldırıyor… O günden bugüne 21 gündür Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı devam ediyor. Rusya gibi küresel bir güç Ukrayna gibi küçük bir ülkede 21 gündür oyalanıyor. Bu durum ise Rusya’nın gücü, kapasitesi, niyet ve maksadı ve hedefleri konusunda soru işaretleri yaratıyor.

O günden bugüne kadar da ben Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı konusunda altı yazı yazdım. Bu yazılarımın hepsi Rusya – Ukrayna sorunlarının tarihi geçmişi ve Rusya’nın ve Putin’in tutumuna ve siyasetine ait oluyor. Bu yazı, yedinci yazım oluyor. Bu yazımda bir düşünür ve iki askerî teorisyenin sözlerini vererek Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının askerî teorik yönünü bu sözler eşliğinde sizlerin değerlendirmesine bırakıyorum…  

Bakalım Rusya’nın Ukrayna’ya bu saldırısı askerî teorilere ne kadar uyuyor…

Önce bir düşünürün sözlerine yer vermek istiyorum...

Lao Tzu

‘’Lao’’ sözcüğü Çince '’yaşlı’', Tzu’’ (Zi) ise '’üstat’, '’bilge'’ anlamına geliyor. ‘’Yaşlı Bilge’’ anlamındaki Lao Tzu, MÖ 6. yy.’da yaşıyor ve ‘’Tao Düşüncesi'’nin kurucusu olarak kabul ediliyor. Lao Tzu, ‘’Tao Te Çhing (İş Bankası Kültür Yayınları, 2016) kitabının yazıyor…

Lao Tzu’nun kitabında geçen savaş hakkındaki sözlerini şöyle sıralayabilirim:

‘’Nerede ordu varsa orada dikenler ve çalılar biter. Büyük bir savaştan sonra yıllarca yokluk çekilir. Güzel silahlar kötülük araçlarıdır. İnsanlar onlardan hoşlanmaz. Silahlar kötülüğü çağrıştırır. Silah ancak çaresiz kalınca kullanılır.’’

‘’İyi komutan savaşı sürdürüp ustalığını kanıtlamaya çalışmaz, gerektiği için savaşır, ne kadar yaman olduğunu göstermek için değil. İyi asker şiddete başvurmaz. İyi savaşçı kızmaz. İyi zafer yarış gibi kazanılmaz.’’

‘’Kavganın ortasında bile sakin ve ilgisiz kalmalı. Kazanılan savaş da arzu edilen bir şey değil. Çünkü böyle yapmak insanları öldürmekten hoşlanmak demektir.’’

"Savaşlarda kazanan yoktur ve zaferler, cenaze ayinleriyle kutlanmalıdır."

‘’Uzun süreli bir savaş, önce orduyu sonra da toplumu yozlaştırır.’’

Anlatmak istediğim iki askerî teorisyenden önce en eskisini anlatmak istiyorum.

Sun Tzu

Kadim Çin askerî düşünürü, komutanı ve devlet adamı Sun Tzu, MÖ 5. yy.’da yaşıyor. Sun Tzu, imparatoruna “Devlet Yönetme Sanatı” (Savaş Sanatı) adlı bir eserini sunuyor. (Anahtar Kitaplar, 2016)

Sun Tzu’nun bu eserinin; MÖ 5. yüzyılda askerî taktikler, savaş ve strateji üzerine yazılmış en eski ve en iyi çalışmalardan birisi, askerî strateji ve taktiğin temel kitabı ve Çin'in ‘’Yedi Askerî Klasik’'i arasında en önemlisi olduğu kabul ediliyor.

Bu eserin, askerî konularda ve ötesinde, sivil konularda da tarih boyunca çok büyük etkisi oluyor. Bu nedenle de Sun Tzu’nun düşünceleri 20.yüzyılın sonlarından itibaren ekonomi ve iş dünyasında da kullanılmaya başlanıyor…

Sun Tzu’nun bu eseri, her biri savaşın farklı bir yüzünü anlatan 13 bölümden oluşuyor. 

Sun Tzu, günümüzden 2500 yıl önce imparatoruna özetle şu öğütleri veriyor:

 “Hasmı güç harcamaya sevk ederken kendi gücünü korumayı bilmek gerekir.”

“Savaş sanatından anlayan kişi başkalarının gücünü savaşmadan alt eder, kentleri kuşatmadan düşürür. Hasım milletleri, uyumlarını, morallerini çökerterek teslim alır.”

“Usta komutan hasım orduyu savaşmadan alt edendir.”

“Vuruşma incitir (yıpratır), tahkimli mevziiye taarruz kırım demektir. Önemli olan düşmanın stratejisini bozmaktır. Savaşmak değil.”

“Yüksek savaş sanatı, düşmanın mukavemetini, meydan savaşlarında kazanılacak zaferlerle değil, meydan savaşına başvurmadan kırabilmeyi gerektirir.’’

‘’Savaşın beş kuralı vardır: Ölçme, değerlendirme, hesaplama, kıyaslama ve zafer. Mevzi ölçmeyi, ölçme değerlendirmeyi, değerlendirme hesaplamayı, hesaplama kıyaslamayı, kıyaslama ise zaferi doğurur.’’

‘’Stratejisi olmayanları sadece yenilgi bekler.’’

Kitapta daha çok öğüt var ama şimdilik burada keseyim.  

Carl von Clausewitz

İkinci olarak anlatmak istediğim askerî düşünür Prusyalı savaş felsefecisi Carl von Clausewitz (1780-1831) ise günümüzde en tanınmış ancak düşünceleri en çok göz ardı edilen bir strateji uzmanı olarak biliniyor. Savaş stratejisi konusunda yazılmış önemli eserlerden birisi kabul edilen ‘’Savaş Üzerine’’ (vom Kriege) (Doruk yayınları, 2015) adlı eseri ölümünden sonra karısının düzenlediği notlarından oluşuyor. Aslında bu eseri askerlerden ziyade siyasetçilerin okuması, anlaması ve içselleştirmesi gerekiyor…

Bolşevik devriminde Lenin’in Clausewitz’in bu eserinden ciddi olarak yararlandığı biliniyor. Eseri okumuş olmak öyle bir otorite hissi yaratıyor ki, Hitler bu durumu generallerle tartışması sırasında “Ben Clausewitz’i okudum, sizden öğrenecek bir şeyim yok!” diyerek ifade ediyor.

Clausewitz’in ‘’Savaş Üzerine’’ adlı eseri zor ve çelişkilerle dolu görünse de fikirlerini şu şekilde basitleştirerek özetleyebilirim:

‘’Savaşı küçük çapta tutabileceğinizi ve makul ölçülerde zapt edebileceğinizi zannetmeyin.’’

‘’ ‘Mutlak Savaş’ haline dönüşen bir savaşın hiçbir amacı yoktur, bu yüzden savaşların alevlenmemesi için sınırlar konmalıdır.’’

‘’Savaşların açık ve uygulanabilir hedeflerinin olmasına dikkat edin.’’

‘’Savaşı, düşmanın onsuz direnemeyeceği ‘ağırlık merkezi’ni çökerterek kazanın. Bu aslında ana kuvvetlerin yok edilmesi anlamına gelir.’’

‘’Güçlü bile olsak, yine de asıl taarruzumuzu yalnız tek bir noktaya yöneltmeliyiz. Bu yolla, bu noktada daha büyük güç kazanırız.’’

‘’Tarafların ölü ve yaralılar hakkındaki raporları hiçbir zaman tam değildir,çoğu zaman kasıtlı olarak yanlış yazılırlar.’’

‘’Savaşı kumar haline getirmek için eksik olan tek şey tesadüftür; halbuki tesadüfün eksikliğini en az duyan savaştır.’’

‘’Doğrudan doğruya barışa götürmeyen her taarruz bir savunmayla sona erer.’’

‘’Strateji de her şey çok basittir; fakat çok kolay değildir.’’

"Çatışma, savaşın asıl faaliyetidir, geri kalan her şey yalnızca ona yardımcıdır."

‘’Her ne şekilde olursa olsun, zaman kaybeden zayıflar.’’

‘’Hiçbir muharebe tek başına bir hareketle kesin sonuca ulaşmaz.’’

"Devlet siyaseti savaşın geliştiği ana rahmidir. Bu rahimde gelişmemiş bir devletin ana hatları, gelişmemiş bir bebek gibi belirsiz kalacaktır."

‘’Düşmanın yan ve gerisine yönelen bir kuvvetin etkisi çok artar aynı zamanda çok da zayıflar.’’

"Her taarruz ilerledikçe zayıflar."

‘’Topraklar aslında çok da önemli değildir. Mesela düşmanın başkentini ele geçirmişseniz ama ana kuvvetleri hala etkin durumdaysa sorun bitmiş demek değildir. (Örneğin, Napolyon Moskova’yı aldı ama Rus ordusu dağılmadı). Topraklar, ancak düşmanı çökertmenize yardımcı oluyorsa işe yarıyor demektir. Sırf bir tepeyi ele geçirmiş olmak için hamle yapılmaz.’’

‘’Savaşların ucuz ve kolay olduğunu zannetmeyin. Kendinizi güçlü bir şekilde geride tutarsanız, düşmana pek şans tanımamış olursunuz.’’

‘’Savaşın dehşetinden kaçabileceğinizi zannetmeyin. Akıllıca manevralar ve blöflerle savaşı kazanabileceğiniz düşüncesiyle kendinizi kandırmayın. Bu yüzden, öncelikle ‘çok güçlü’ olun.”

‘’Halkın, hükumetin ve ordunun birliği işe yarar. Bu üçünden birinin zayıf olması bütün emekleri boşa çıkarır. (Vietnam’daki savaşı desteklemeyen Amerikan halkı gibi). Bu üç konuda da sağlam olmadıkça savaşa kalkışmayın.’’

Clausewitz eserinde tez olarak da şunu ortaya koyuyor: “Savaş, politikanın başka araçlarla devamından başka şey değildir.” Yani basitçe demek istiyor ki Clausewitz ‘’Siyasi bir hedefiniz yoksa savaşa girmeyin.’’

Clausewitz de kitabında daha çok şey yazmış ama ben yine burada keseyim.  

Sonuç

21 günden beridir devam eden Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı TV ekranlarında gün be gün, an be an canlı olarak veriliyor. Rusça ve Ukraynaca bilen, askerî stratejiye ve Rusya ve Ukrayna tarihine hâkim, Rus, Ukrayna ve dünya basınını an be an takip eden ve geçmişte bizzat muharebeler yaşamış olan yorumcularımız da TV ekranlarında, boyalı ceridelerde ve sosyal medyada klavye başında bu saldırı konusunda zaten bizi an be an bilgilendiriyorlar (!) … İşte yorumcuların bu değerli bilgilendirmeleri ve yorumları altında ve verdiğim askerî teorisyenlerin görüşleri ışığında bu savaşı değerlendirmeyi ben de sizlere bırakıyorum…

Yazımı bitirirken de Napolyon’un bir sözüne yer vermek istiyorum:

"Savaşın bir gününü görseydiniz, bir diğerini görmemek için Tanrı’ya yalvarırdınız."