Osman Aydoğan


Nûrusiyâh -1-


Önceki yazımda Mozart´ın ?´Saraydan Kız Kaçırma´´ operasında geçen kişiler ve yer hakkında bir yanlış bilgi olduğundan bahsederek eserde geçen sarayın Topkapı Sarayı olmadığını, eserde geçen Bassa Selim´in de Sultan Selim değil de Selim Paşa olduğunu vermiştim. Bu yanlış bilginin sebebi olarak da şu hikâyeyi anlatmıştım: Osmanlı Padişahı III. Selim´in sevdiği cariyesi, gözdesi Mihriban ile Mihriban´a musiki öğretsin diye görevlendirdiği devrin müzik üstatlarından Bestekâr Sadullah Ağa arasında bir aşk başlar. Bunu öğrenen III. Selim başlangıçta âşıkları idam etmek istese de sonra affeder. III. Selim´in bu olayı ve Mozart´ın operasının konusunun hemen hemen aynı olması ve aynı tarihlere denk gelmesi ve III. Selim ile Selim Paşa´nın (Bassa Selim) aynı isimde olması nedeniyle bu yanlışlığa yol açtığının değerlendirildiğini yazmıştım. Bu bilgi beni ?Garip Akımı? içerisinde garip kalmış bir şairimiz olan Asaf Hâled Çelebi´nin bir şiirine götürdü: Nûrusiyâh. Önce şiiri vereyim: nûrusiyâh bir vardım bir yoktum ben doğdum selimi sâlısin köşkünde sebepsiz hüzün hocamdı loş odalar mektebinde harem ağaları lalaydı kara sevdâma uyudum büyüdüm ve nûrusiyâha ağladım nûrusiyâha ağladığım zaman annem süzudilâra idi ve babam bir tambur annem sustu babam küstü ama ben niçin hâlâ nûrusiyâha ağlarım nûrusiyâaah nûrusiyâaahhh Bu şiirle anlattığım hikâye arasında ne ilgi var diyeceksiniz ama demeyin. Şöyle ki: Arapçada ?´sâlisin´´ ?´üçüncü´´ demek. Şiirde ismi geçen ?´selimi sâlisin´´; ?´Osmanlı padişahı Üçüncü Selim´´dir.